• 10.12.2018
  • Av. Arb. Y. Burak ASLANPINAR

I- GİRİŞ

Türkiye’de 2013 yılında yürürlüğe girerek ilk defa uygulanmaya başlayan arabuluculuk, 01.01.2018 tarihinden itibaren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 3. maddesinde belirlenen uyuşmazlıklara ilişkin dava şartı olarak kabul edilmiştir.

Dava şartı arabuluculuk uygulamasının yürürlüğe girdiği ilk zamanlarda, büyük bir çoğunluk tarafından dava açmadan önce tüketilmesi gereken bir yol olarak görülen arabuluculuk, ilerleyen süreçte benimsenen bir kurum haline gelmiştir. Nitekim 2018’in ilk 11 ayında iş mahkemelerinde açılan dava sayısının, bir önceki yıla göre üçte iki oranında azaldığı görülmüştür. Böylece, özellikle anlaşmayla sonuçlanan uyuşmazlıklar bakımından; toplumsal barışa ve yargı ekonomisine katkı sağlayan, mahkemelerin iş yükünü azaltan, taraflar arasındaki husumeti bir daha ortaya çıkmamak üzere sonlandıran, ilam niteliğindeki anlaşma belgesiyle güvence veren arabuluculuk kurumu beklenilen çok üzerinde başarı sağlamıştır.

Sözü edilen başarının verdiği güvenle, TBMM’de 06.12.2018 tarihinde kabul edilen kanunla ve 01.01.2019 tarihinde itibaren yürürlüğe girmek üzere, ticari uyuşmazlıklar için de “dava şartı arabuluculuk” getirilmiştir.

Kanaatimizce arabuluculuk kurumu için en uygun uyuşmazlıklar olan ticari uyuşmazlıklarda, hangi davalar bakımından arabuluculuğun dava şartı olduğu genel hatlarıyla çalışmanın devamında incelenmiştir.

II- TİCARİ UYUŞMAZLIKLARDA DAVA ŞARTI ARABULUCULUK HÜKMÜ

06.12.2018 tarihinde TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilen (ancak henüz Cumhurbaşkanı onayından geçip Resmi Gazete'de yayımlanmayan) Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun'un 20. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na eklenen 5/A maddesi[1] şu şekildedir:

“3. Dava şartı olarak arabuluculuk

MADDE 5/A- (1) Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.

(2) Arabulucu, yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren altı hafta içinde sonuçlandırır. Bu süre zorunlu hâllerde arabulucu tarafından en fazla iki hafta uzatılabilir."[2]

Görüldüğü üzere, 6102 sayılı TTK’ya eklenen 5/A maddesinde, hangi uyuşmazlıklarda dava şartı getirildiği belirtilmemiş, atıf yapılmak suretiyle, Kanun’un 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri olan ticari davalarda, arabuluculuk dava şartı olarak belirlenmiştir.

III- ÜÇ SORUDA TİCARİ UYUŞMAZLIKLARDA DAVA ŞARTI ARABULUCULUK DENETİMİ

Bir ticari uyuşmazlığın dava şartı kapsamında olup olmadığının basit bir şekilde anlaşılması bakımından “3 aşamalı kısa bir soru-cevap denetimine” tabi tutmak kanaatimizce kolaylık sağlayacaktır.

Söz konusu 3 aşamalı soru-cevap denetimi şu şekilde olabilir:

1) Uyuşmazlığın konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talebine ilişkin midir?

Cevap “hayır” ise uyuşmazlık bakımından arabuluculuk dava şartı değildir. Doğrudan dava açılabileceği gibi ihtiyari olarak arabuluculuk gibi alternatif uyuşmazlık çözüm yollarına başvurulabilir.

Cevap “evet” ise dava şartından söz etme ihtimali var olup diğer koşullar için bir sonraki soru sorulmalıdır.

2) Uyuşmazlığın konusu 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesinde sayılan ticari davaların konusuna girmekte midir?

Cevap “evet” ise dava şartı mevcut olup dava açmadan önce arabulucuya başvuru zorunludur.

Cevap “hayır” ise uyuşmazlığın dava şartına tabi olup olmadığını denetlemede bir sonraki soruya geçilmelidir.

3) Uyuşmazlığın konusu 6102 sayılı TTK dışındaki kanunlarda belirtilen ticari davaların konusuna girmekte midir?

Cevap “evet” ise dava şartı mevcut olup dava açmadan önce arabulucuya başvuru zorunludur.

Cevap “hayır” ise dava şartı arabuluculuk söz konusu değildir. Doğrudan dava açılabileceği gibi ihtiyari olarak arabuluculuk gibi alternatif uyuşmazlık çözüm yollarına başvurulabilir.

İşbu soru-cevap denetimi aşağıda şema halinde de gösterilmiştir.

IV- DAVA ŞARTI ARABULUCULUK KAPSAMINA GİREN TTK’NIN 4. MADDESİNDE BELİRTİLEN TİCARİ DAVALAR

TTK’nın 4. maddesinde belirtilen ve aşağıdaki şekilde sayılan “Mutlak Ticari Davalar”[3] dava şartı arabuluculuk kapsamında olup bu uyuşmazlıklar bakımından, 01.01.2019 ve sonrasında dava açılabilmesi için öncelikle arabulucuya başvuru gereklidir. Buna göre;

  • 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda,
  • Türk Medeni Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969. maddelerinde,
  • 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun;
  • Malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203,
  • Rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447,
  • Yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501,
  • Kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519,
  • Komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545,
  • Ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554,
  • Havale hakkındaki 555 ilâ 560,
  • Saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde,
  • Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,
  • Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde,
  • Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde,

öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılmaktadır.

Buna karşın, herhangi bir ticari işletmeyi[4] ilgilendirmeyen[5] havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davaların istisna olduğu ve ticari dava olarak kabul edilmeyeceği TTK’nın 4. maddesinde açıkça belirtilmiştir.

“Nisbi Ticari Davalar” olarak adlandırılan her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları da ticari dava olarak kabul edilmektedir. Nisbi ticari davadan söz edebilmek için "her iki tarafında tacir olması" ve uyuşmazlığın "her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması" şarttır. Bu şartlar mevcut ise, yukarıda sayılan mutlak ticari davalardan olmasa dahi, uyuşmazlık ticari dava ve dava şartı arabuluculuk kapsamında olup 01.01.2019 ve sonrasında dava açılabilmesi için öncelikle arabulucuya başvuru gereklidir.

V- DAVA ŞARTI ARABULUCULUK KAPSAMINA GİREN DİĞER KANUNLARDA BELİRTİLEN TİCARİ DAVALAR

Ticari davalar, TTK'nın 4. maddesinde sayılanlarla sınırlı değildir. TTK dışındaki kanunlarda da ticari davalar belirtilmiştir. Ticari uyuşmazlıklarda dava şartı arabuluculuğu getiren kanun teklifinin ilk halinde TTK dışındaki ticari davalara dair bir hüküm bulunmamaktayken, TBMM Genel Kurulu’ndaki görüşmelerde verilen gerekçeli[6] önerge ile bu davalar da dava şartı arabuluculuk kapsamına alınmış ve yaşanması muhtemel tereddütler giderilmiştir.

Diğer bazı kanunlarda belirtilen ticari davaları şu şekilde sıralamak mümkündür:

  • Kooperatifler Kanunu'nda düzenlenen hususlardan doğan hukuk davaları (1163 sayılı Kooperatifler Kanunu md. 99),
  • 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 154 vd. maddelerinde yer alan iflasa ilişkin davalar,
  • 5957 sayılı Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 10. maddesine göre “üreticiler ile meslek mensupları arasında veya meslek mensuplarının kendi aralarında Kanun’un uygulanmasıyla ilgili olarak ortaya çıkan uyuşmazlıklar”dan belli miktarı aşanlar,
  • 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu'nun 62. maddesinden kaynaklanan davalar.

Ancak bu noktada şu hususu tekrar belirtmek gerekir ki; sayılan ticari davalar bakımından arabuluculuğun dava şartı olabilmesi için, uyuşmazlığın konusunun bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talebine ilişkin olması ön koşuldur.

VI- SONUÇ

Arabuluculuk kurumu, özellikle iş uyuşmazlıklarında dava şartı olarak uygulanmaya başladığı 01.01.2018 tarihinden bugüne kadar, toplumsal barışa, yargıya ve ekonomiye doğrudan katkı sağlayarak beklenilenin çok üzerinde başarı göstermiştir.

01.01.2019 tarihinden itibaren ise ticari uyuşmazlıklar bakımından da dava şartı olarak uygulanmaya başlanacaktır. Ticari uyuşmazlıkların niteliği itibariyle arabuluculuk kurumuna en uygun uyuşmazlıklar olduğu yönündeki kanaatle birlikte, bu başarının daha da yukarıya taşınacağını öngörmek mümkündür.

Çalışmamızın ilgili kısımlarında hangi ticari uyuşmazlıklar bakımından dava şartı olarak arabuluculuğun getirildiği genel hatlarıyla incenmiş olup bu hususta ön denetim yapılmasına kolaylık sağlamak amacıyla 3 aşamalı soru-cevap ve ilgili şema oluşturulmuştur.

* İşbu makale hukukihaber.net sitesinde (http://www.hukukihaber.net/dava-sarti-arabuluculuk-kapsamindaki-ticari-uyusmazliklar-makale,6298.html) yayımlanmıştır

[1] Aynı Kanun'un 26. maddesi gereğince 01.01.2019 tarihinde yürürlüğe girecektir.

[2] Değişikliğe ilişkin kanun teklifinde ikinci fıkra yer almamakta iken TBMM Genel Kurulu’nda verilen önerge ile ikinci fıkra eklenmiştir. Ayrıca aynı önergeyle ilk fıkradaki "4 üncü maddesinde belirtilen davalardan" ibaresi "4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan" şeklinde değiştirilerek bu halini almıştır.

[3] Tarafların ticari sıfatı olup olmadığı ya da tarafların ticari işletmesini ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari dava kabul edilen davalar “mutlak ticari dava”dır.

[4] TTK’nın 11. maddesine göre ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve  bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir.

[5] Havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan uyuşmazlık “herhangi bir ticari işletmeyi” ilgilendiriyorsa ticari dava söz konusu olacaktır. Kanaatimizce kanundaki “herhangi bir ticari işletme” ifadesinden yola çıkıldığında, ticari dava kabulü için, uyuşmazlığın tüm tarafların ticari işletmesi ile ilgili olmasının gerekmediği, taraflardan birinin ticari işletmesine hatta taraflar dışındaki bir ticari işletmeye ilişkin olması da yeterli olduğu sonucuna ulaşılmalıdır.

[6] Önergenin gerekçesi şu şekildedir: “Önergeyle, diğer kanunlarda ticari dava olarak nitelenen davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri de maddede açıkça düzenlenmektedir. Böylece, diğer kanunlarda belirtilen ticari davaların 6102 sayılı Kanun'un 4'üncü maddesinde yer almadığı gerekçesiyle dava şartı arabuluculuk kurumuna tabi olup olmadığı konusunda uygulamada yaşanması muhtemel tereddütlerin önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.” (TBMM Genel Kurul Tutanağı, 27. Dönem, 2. Yasama Yılı, 27. Birleşim, 06.12.2018).

DİĞER YAZILAR

  • Arabuluculuk Anlaşmasının Vergi ve Harç Avantajları
    • 03.02.2021
    • Av. Arb. Dr. Y. Burak ASLANPINAR

    I. Giriş

    Arabuluculuk, özellikle ülkemizde dava şartı olduğu 2018 yılının başından itibaren bilinen ve benimsenen bir uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Bu yöntemin benimsenmesinin ve yoğun bir şekilde uygulanabilmesinin başlıca nedeni, önemli hukuki avantajlarıdır. Sürecin gizli, kısa süreli ve az masraflı olması, anlaşma halinde uyuşmazlığın bir daha dava açılmamak üzere sonlandırılması, anlaşma belgesinin ilam niteliğinde belge olması gibi hukuki avantajlar gerçekten kurumu cazip hale getirmektedir. Bununla birlikte, arabuluculuğun, vergi ve harç avantajları da oldukça fazladır. Aşağıda vergi türlerine göre ve vergi idaresi görüşleri de çerçevesinde özetlenecek, bir kısmı pek bilinmeyen bu avantajların değerlendirilmesi halinde arabuluculuk yoluyla anlaşma oranının daha da artması olasıdır.

    II. Gider yazma avantajı

    Arabuluculuk yoluyla anlaşma halinde, tarafların ödeme yükümlülükleri gibi hususların yer aldığı bir “anlaşma belgesi” düzenlenir. Bir tür sözleşme olan bu belgenin en önemli özelliği ilam niteliğinde yani kesinleşmiş mahkeme kararı niteliğinde olabilmesidir.

    İlam niteliğinde olan anlaşma belgesine istinaden, faaliyetle ilgili olmak kaydıyla ödenen tutarlar (zarar, ziyan ve tazminatlar); kurum kazancı, ticari kazanç, zirai kazanç, serbest meslek kazancı ve gayrimenkul sermaye iradı şeklindeki kazançlar bakımından gider olarak dikkate alınabilir[1]. Aynı şekilde arabulucuya ödenen arabuluculuk ücreti de gider gösterilebilir.

    Diğer taraftan, tarafların üzerinde bir dava açılmamak üzere anlaştığı alacak miktarını içeren, ilam niteliğinde olabilen arabuluculuk anlaşma belgesine istinaden Vergi Usul Kanunu’nun 322. maddesi nezdinde “Vazgeçilen Alacak”, 324. maddesi nezdinde de “Değersiz Alacak” işlemi yapılabilir[2].

    İşe iade konusunda arabulucu nezdinde anlaşılması sonucu düzenlenen anlaşma belgesi uyarınca çalışana ödenen işe başlatmama tazminatının, Gelir Vergisi Kanununun 25. maddesinin 1. fıkrasının (1) numaralı bendi kapsamında gelir vergisinden istisna edilmesi mümkündür[3].

    Arabuluculuk anlaşmasına istinaden işçiye ödenen kıdem tazminatı da gelir vergisinden istisna olup tavanı aşmayan kısmı tevkifata tâbi tutulmamalı yani gelir vergisi stopajı uygulanmamalıdır[4].

    III. Katma değer vergisi avantajı

    Arabuluculuk ve avukatlık hizmetleri genel olarak yüzde 18 oranında KDV’ye tâbidir. Ancak iş uyuşmazlıklarında dava şartı olarak arabuluculuktaki avukatlık hizmetleri ile buna bağlı ilamlı icra takipleri kapsamında verilen avukatlık hizmetleri yüzde 8 KDV’ye tâbidir[5]. Yani arabuluculukta anlaşma sağlanması halinde taraf vekili olan avukat, o uyuşmazlık için müvekkilinden alacağı ücret için daha az KDV hesaplayacaktır.

    IV.  Damga vergisi avantajı

    Taraflar, anlaşma belgesini icra edilebilirlik şerhi verdirmeden başka bir “resmi işlemde kullanmak isterlerse”, damga vergisi maktu olarak alınır[6]. Söz konusu damga vergisi miktarı; içinde bulunduğumuz 2021 yılı için yalnızca 97.20 TL’dir. Bu miktar, arabuluculuk anlaşmasında yazılı olan miktar bin TL de olsa, 1 milyon TL de olsa, 100 milyon TL de olsa değişmez. Söz konusu avantaj, diğer sözleşmelerin resmi işlemde kullanılmasında kural olarak geçerli olmayıp ilgili sözleşmede bir miktar varsa, bu rakam üzerinden binde 9,48 oranında nispi damga vergisi alınır[7]. Bu halde, arabuluculuk yoluyla yapılacak anlaşma neticesinde oluşturulacak anlaşma belgesine istinaden ödenecek damga vergisi, aynı konuda başka bir şekilde düzenlenecek sözleşmeye göre çok büyük bir damga vergisi avantajı sağlamaktadır.

    V. Harç avantajı

    Arabuluculuk anlaşma belgesinin gereği yerine getirilmezse (icra edilebilirlik şerhiyle ya da doğrudan icra edilebilir olarak) “ilamlı icra” olarak icra takibi yapılır. Böylece harç maktu olarak alınır. Bir ilamlı icra takibi için yapılacak masraf, yalnızca 100 TL civarındadır. Bu miktar, arabuluculuk anlaşmasında yazılı olan miktar bin TL de olsa, 1 milyon TL de olsa, 100 milyon TL de olsa değişmez.

    Ancak “ilamsız icra” (örneğin sözleşmenin icraya konulması) söz konusu olduğunda nispi harç (alacak miktarı üzerinde yüzde olarak) alınır[8].

    Harçlar Kanunu’na Ek I Sayılı Liste gereğince yargı harçlarından olan “Karar ve İlam Harcı” kural olarak hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden nispi olarak ve binde 68,31 oranında alınır. Örneğin 1 milyon TL olarak hüküm altına alınan bir kararda, 68 bin 310 TL karar ve ilam harcı ödenmesi gerekir. Ancak “açılmış davalarda uyuşmazlıkların arabuluculuk yoluyla çözümlenmesi halinde, arabuluculuk son tutanağına dayalı olarak verilen kararlarda” söz konusu harç maktu şekilde ve yalnızca 59,30 TL (2021 Yılı için) olarak alınır.

    VI. Sonuç

    Arabuluculuk sürecinin gizli ve kısa süreli olması, anlaşma halinde uyuşmazlığın bir daha dava açılmamak üzere sonlandırılması, anlaşma belgesinin ilam niteliğinde belge olması gibi çok sayıda hukuki avantajı arabuluculuk kurumunu tercih edilir hale getirmiştir.

    Bununla birlikte, arabuluculuğun, vergi ve harç avantajları da oldukça fazladır. Arabuluculuk anlaşmasına istinaden ödenen tazminatların ve arabulucu ücretinin gelir ve kurumlar vergisi bakımından gider kabul edilmesi, vazgeçilen ve değersiz alacakta dikkate alınabilmesi, çalışana ödenen tazminatların gelir vergisi stopajına tâbi tutulmaması gibi gelir ve kurumlar vergisi avantajları bulunmaktadır.

    İş uyuşmazlıklarda dava şartı arabuluculukta taraf vekili hizmetleri nedeniyle avukatlara ödenecek ücretler, yüzde 18 yerine yüzde 8 KDV’ye tâbi tutulur.

    Taraflar anlaşma belgesini icra edilebilirlik şerhi verdirmeden başka bir “resmi işlemde kullanmak isterlerse”, damga vergisi maktu olarak alınır.

    Arabuluculuk anlaşma belgesinin gereği yerine getirilmezse (icra edilebilirlik şerhiyle ya da doğrudan icra edilebilir olarak) “ilamlı icra” olarak icra takibi yapılabilir. Böylece icra takibindeki harç, nispi değil maktu olarak alınır. Yine “açılmış davalarda uyuşmazlıkların arabuluculuk yoluyla çözümlenmesi halinde, arabuluculuk son tutanağına dayalı olarak verilen kararlarda” söz konusu ilam ve karar harcı da nispi değil maktu olarak alınır. Bu itibarla harçlar bakımından da büyük bir mali avantaj mevcuttur.

    Arabuluculuk kurumunun sağladığı bu vergi ve harç avantajlarının bilinmesi halinde kurumun daha çok tercih edilecektir. Bununla birlikte, kurumun bu günlere gelmesinde en büyük pay sahibi vergi mükellefi olan arabuluculara ve arabuluculuk görüşmelerinde taraf vekili olarak görev alan avukatlara da özellikle gelir vergisi ve KDV bakımından olan vergi avantajlarının sağlanması halinde, uyuşmazlıkların barışçıl bir çözüm yöntemi olan arabuluculuk yoluyla çözülme oranlarının artacağı açıktır.

    * İlk defa Dünya Gazetesi'nin internet sitesinde (dunya.com) yayımlanmıştır.

    Kaynakça

    [1] Kayseri Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 26.07.2017 tarihli ve 36026 sayılı Özelgesi.
    [2] Aynı yöndeki görüş için bkz. Eyyup İNCE, “Türk Hukuk Sistemindeki Arabuluculuk Anlaşma Belgelerinin Niteliği ve Vergi Hukukuna Etkisi”, Vergi Sorunları Dergisi, Sayı:358, Temmuz 2018, s. 40;  Erhan TEKİN, “Arabuluculuk Müessesinin Vergi Kanunları Açısından Değerlendirilmesi”, Vergi Raporu, Sayı:231, Aralık 2018, s. 16.
    [3] Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 23.01.2020 tarihli ve 2275 sayılı Özelgesi.

    306 S. No.lu Gelir Vergisi Tebliği’nin “Tazminat Ödemelerinde İstisna Uygulaması” başlıklı 4. bölümünün 9/4. maddesine göre; “4857 sayılı Kanunun 21. maddesine göre, arabuluculuk faaliyeti sonucunda tarafların, işçinin işe başlatılmaması konusunda anlaşmaları halinde, iş sözleşmesi feshedilen hizmet erbabına en çok sekiz aylık ücreti tutarında ödenen işe başlatmama tazminatları da istisna kapsamındadır.”
    [4] İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 17.01.2020 tarihli ve 62356 sayılı Özelgesi.
    [5] 01.10.2019 tarihli ve 1594 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile 2007/13033 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı eki (II) sayılı listenin (B) bölümüne eklenen 32. sıra.
    [6] Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 26.12.2019 tarihli ve 472115 sayılı Özelgesi.
    [7] Y. Burak ASLANPINAR, Hürses, 14.03.2018 (https://www.aslanpinar.com/yayinlarimiz/makaleler-ve-kose-yazilari/arabuluculuk-anlasmasinda-damga-vergisi-avantaji)
    [8] ASLANPINAR, a.g.m.

    Devamını oku
  • Covid 19’un (Koronavirüsün) Hukuki Aşısı Bulundu: Arabuluculuk
    • 29.05.2020
    • Av. Arb. Y. Burak ASLANPINAR

    Covid 19 (Koronavirüs) Salgın Hastalığı, bulaştığı kişilerin bağışıklık sistemi zayıfsa sağlığını bozuyor. Etkili çözüm olarak aşısının laboratuvarda geliştirilmesi bekleniyor.

    Devamını oku
  • Arabulucuya Başvurunun Sürelere Etkisi
    • 29.05.2020
    • Av. Arb. Y. Burak ASLANPINAR

    Covid 19 (Koronavirüs) Salgın Hastalığı, bulaştığı kişilerin bağışıklık sistemi zayıfsa sağlığını bozuyor. Etkili çözüm olarak aşısının laboratuvarda geliştirilmesi bekleniyor.

    Devamını oku
  • Arabuluculuk Sınavına Hazırlanan Adayların En Çok Tereddüt Ettiği Konu ve Sorularla İlgili Bazı Tespitler
    • 22.11.2019
    • Dr. Öğr. Üyesi Sezercan Bektaş

    Çankaya Arabuluculuk Merkezi Danışmanı Dr. Öğr. Üyesi Sezercan Bektaş tarafından, 24 Kasım 2019 tarihinde yapılacak arabuluculuk sınavına yönelik olarak hazırlanmış

    Devamını oku
Web sitemizdeki çerezleri (cookie) kullanıcı deneyimini artıran teknik özellikleri desteklemek için kullanıyoruz. Detaylı bilgi için tıklayınız.
Tamam