Arabuluculuk Faaliyetinin Kanunda Öngörülen Usul Çerçevesinde Yapılması Gerekmektedir

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
DOKUZUNCU HUKUK DAİRESİ
Esas : 2019/2485
Karar : 2019/1674
Tarih : 10.09.2019

Mahalli mahkemesinden verilen karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderilmiş olup, dosya incelendi.

I- TARAFLARIN TALEP VE CEVAPLARININ ÖZETİ:

TALEP:

Davacı vekili; davacının iş sözleşmesinin geçerli bir neden yokken feshedildiğini iddia ederek feshin geçersizliğinin tespiti ile davacının işe iadesine karar verilmesini, işe iadenin mali sonuçlarının tespitini istemiştir.

CEVAP:

Davalı vekili, hak düşürücü süre itirazları olduğunu, davacının iş sözleşmesinin geçerli nedenle feshedildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

II-İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:

Mahkemece dosya kapsamındaki delillere göre; davacının iki haftalık hak düşürücü süre geçtikten sonra dava açtığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir

III- İSTİNAF SEBEPLERİ:

Davacı vekili istinaf dilekçesinde; davanın süresinde açıldığını, anlaşamama tutanağının tamamlandığı tarihin davalı temsilcisinin tutanağı imzaladığı tarih olduğunu ileri sürmüştür.

IV-DAİREMİZ GEREKÇESİ:

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 355/1. maddesi uyarınca başvuranın sıfatına göre istinaf sebepleri ve kamu düzenine aykırılık halleriyle sınırlı olarak yapılan incelemede;

Arabululucuk 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 3. maddesinde dava şartı olarak düzenlenmiştir.Kanun'a göre 3/1. madde kapsamında yer alan bir uyuşmazlıkta arabuluculuk aşaması geçilmeden açılan davaların dava şartı yokluğundan reddi gerekmektedir. Dava dilekçesine arabuluculuk anlaşamama tutanağının eklenmesi zorunludur.

İşe iade davaları bakımından da dava açma süresi 7036 sayılı Kanunla değişik 20/1. maddesinde özel olarak düzenlenmiştir. Bu itibarla "İş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde işe iade talebiyle, İş Mahkemeleri Kanunu hükümleri uyarınca arabulucuya başvurmak zorundadır. Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamaması hâlinde, son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren, iki hafta içinde iş mahkemesinde dava açılabilir."

Somut olayda davacı tarafından arabuluculuya yasal süresi içinde başvurulduğu, arabuluculuk görüşmesinin telekonferans yoluyla yapıldığı, arabulucu tarafından 09/01/2019 tarihinde anlaşamama tutanağının düzenlendiği, ancak işveren vekilinin imzasının telekonferans yoluyla katılması nedeniyle sonraki tarihte ancak tutanakta imza tarihi yazılı olmadığından söz konusu tutanağın arabulucuya gönderildiği tarih olan 17/01/2018 tarihine kadar atılmış olduğu, imzalarının tamamlanmasıyla beraber anlaşamama tutanağının arabulucu tarafından davacıya 22/01/2019 tarihinde gönderildiği ve davanın ise 25/01/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.

Kanunda tarafların telefonla arabuluculuk toplantısına katılabileceklerine dair bir düzenleme bulunmamaktadır. Aksine düzenlemelerden yüz yüze katılıma göre hükümlerin konulduğu anlaşılmaktadır. Burada her şeyden önce telefonla katılan kişinin ehil ve yetkili olup olmadığı ve bunun tespiti problemdir. Somut olayda yasal olarak tanımlanan ve hukuken geçerli olan bir ses tanımlama sisteminin bulunmadığı da dikkate alındığında konuşulan kişinin kim olduğunun yasal olarak tespitinde problem bulunduğu açıktır.

Öte yandan toplantıya katılanlar yönünden bir itiraz bulunmasa dahi toplantının düzenlenme tarihi de çelişkilidir. Zira davalı vekili iddia olunan avukatın imza tarihinin son tutanak düzenleme tarihinden sonra olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla anlaşamama tutanağının usulüne uygun olmadığı görülmektedir.

Hak düşürücü sürelerin tereddüt olması durumunda aleyhine bu süre konulan kişi lehine yorumlanması gerektiği dikkate alındığında tutanağın düzenleme tarihinin davalı vekili olduğunu iddia eden avukatın imza tarihi olarak kabul edilmesi gerektiği ve buna göre de davanın süresinde açıldığının kabulü zorunludur. Bu itibarla mahkemece davanın süresinde açılmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmesi isabetsizdir. Mahkemece verilen kararın niteliğine göre hiç delil toplanmadığı ve değerlendirilmediği anlaşılmaktadır.

Diğer taraftan kabule göre de 7036 sayılı Kanun'u 3/14. maddesi uyarınca arabuluculuk ücretinin hüküm altına alınmaması da isabetsizdir.

Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6maddesi gereğince mahkemece davanın esasıyla ilgili olarak belirtilen deliller toplanmadan ve değerlendirilmeden karar verilmiş olması sebebiyle 6100 sayılı Kanunun sistematiği ve üç dereceli yargılamanın gereği olarak öncelikle ilk derece fonksiyonunun yerine getirilmesi, ardından istinaf incelemesi yapılması için ve Bölge Adliye Mahkemesi hukuk dairesinde davanın esası incelenmeksizin kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren Mahkemeye gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.

V-HÜKÜM:

Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi KARARININ KALDIRILMASINA,

Davanın Dairemiz kararı doğrultusunda yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,

Davacı vekilinceyatırılanistinaf karar harcının davacıya mahkemesince iadesine,

İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,

Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,

Dairemiz kararının ilk derece mahkemesince tebliğine,

Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda kesin olmak üzere 10.09.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

https://www.cankayaarabuluculuk.com/bilgi-bankasi/kararlar/arabuluculuk-faaliyetinin-kanunda-ongorulen-usul-cercevesinde-yapilmasi-gerekmektedir

DİĞER YAZILAR

  • Arabulucunun arabuluculuk toplantısına yaptığı daveti usulüne uygun yerine getirmemiş olması usulden ret sebebi olamaz
    • 02.12.2022
    • Yargıtay 9.Hukuk Dairesi

    Arabulucunun taraflara ulaşma ve toplantıya davet etme sorumluluğunu usulünce yerine getirmeden arabuluculuk faaliyetini sonlandırması halinde dahi arabuluculuk dava şartı gerçekleşmiş sayılır.

    Devamını oku
  • Kambiyo Senedine Dayalı Açılan Menfi Tespit Davalarında Arabuluculuk Dava Şartı Değildir
    • 24.05.2022
    • Yargıtay 11. Hukuk Dairesi

    Dava, bonoya dayalı menfi tespit talebine ilişkindir. Ancak menfi tespit davaları sonunda verilen hükümler esasa yönelik olarak cebri icraya konu edilip infaz edilememektedir. Bu sebeple ticari davalarda arabuluculuğa başvurma şartı, menfi tespit davalarını kapsamamaktadır.

    Devamını oku
  • Belirsiz Süreli İş Sözleşmesinden Kaynaklı Alacak Arabuluculuk Son Tutanağı ile Temerrüde Sebep Olur
    • 18.05.2022
    • Yargıtay Dokuzuncu Hukuk Dairesi

    Somut olayda, sürekli işçi kadrosuna geçirilen işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesinden kaynaklı işçi alacağının mevcut olması sebebiyle iş mahkemeleri açısından dava şartı arabuluculuğa başvurulmuştur.Arabuluculuk ile bir anlaşmaya varılamamış ve uyuşmazlık mahkemeye taşınmıştır.Mahkeme, son tutanak ile işverenin temerrüde düştüğünü kabul ederek borcun ve faizin hesaplanmasını sağlamaktadır.

    Devamını oku
  • Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 73/A maddesi ile Getirilen Dava Şartı Arabuluculuk Düzenlemeden Sonraki Uyuşmazlıklar İçin Uygulanır
    • 09.05.2022
    • Yargıtay Üçüncü Hukuk Dairesi

    Somut olayda, tüketici kredisi kullanan alacaklının kartel faizlere karşı açtığı tazminat davasının dava şartı arabuluculuğa tabii olup olmadığu uyuşmazlık konusu olmuştur ancak bu husus ticari bir alacak değildir. Tüketici mahkemesi için arabuluculuk şartının getirilmesinden önce açılan bir dava olduğundan dava şartı arabuluculuğa başvuru zorunlu değildir.

    Devamını oku
Web sitemizdeki çerezleri (cookie) kullanıcı deneyimini artıran teknik özellikleri desteklemek için kullanıyoruz. Detaylı bilgi için tıklayınız.
Tamam